Amasya’nın Eslem Hatun Mahallesi’nde doğan Şeyh Hamdullah’ın annesi Hafize Hatun, babası Sühreverdiyye Şeyhi Mustafa Dede’dir.
Haber Giriş Tarihi: 04.09.2024 12:20
Haber Güncellenme Tarihi: 07.09.2024 10:07
Kaynak:
Haber Merkezi
Mustafa Dede, evlenme çağına geldiğinde Allah dostlarından bir veli ona bir fakirin kızını tarif eder ve onunla evlenmesini söyler. Mustafa Dede bu kişinin sözlerini dinler ve o kızla evlenir. Yine bir gün o veliyle karşılaşır ve bu olayın hikmetini sorar. O ihtiyar da “Benim öğüdümle o kızla evlendin. Allah da sana öyle hayırlı bir evlat versin ki hüner ve meziyetleri dillerden dillere dolaşsın, adı da Hamdullah olsun’der.” Mustafa Dede’nin, Hamdullah adında bir oğlu olur.
Şeyh Hamdullah eğitimini şehzadeler sancağı olması sebebiyle seçkin hocalardan almış, hat sanatına gönül verince de dönemin tanınmış hattatı Hayreddin-i Maraşi’den ders almıştır. Daha sonra hocasının hocası Abdullah-ı Sayrafi ile onun da hocası Yakut el Mustasimi’nin yazı örneklerini toplayıp inceleyerek yazı da ilerleme kaydetmiştir. Tuhfe-i Hattatin onun yazıda kendi tarzını bulması sırasında çok zorlandığını, o sırada Hızır aleyhisselamın geldiğini ve aradığı tarzı bulmasında yardımcı olduğunu, böylece Şeyh Hamdullah’ın istediği tarza kavuştuğunu ve bunun Allah’ın bir lütfu olduğunu yazar.
Manevi eğitimini babası Sühreverdiyye Şeyhi Mustafa Dede’den alan Şeyh Hamdullah; bu sohbet meclislerinde şehzade 2. Bayezid’in yakınlığını kazanmıştır. Sultan 2. Bayezid Şeyh’den altı çeşit yazıyı meşk ederek icazet almıştır. Dayısı meşhur hattat Celaleddin Amasi’nin kızıyla evlenen şeyhin bir kızı ve kendisi gibi hattat olan Mustafa adlı bir oğlu olmuştur.
II. Bayezid sultan olup tahta çıkınca onun daveti üzerine ailesiyle birlikte İstanbul’a göçen Şeyh Hamdullah sarayda kâtip ve hizmetlilere muallim olarak görevlendirilmiş ve en güzel eserlerini sarayda görevli olduğu zamanlarda vermiştir. Bir gün Sultan Bayezid “Siz Yakut’un itina edip yazdığı yazıları görmemişsiniz” diyerek yeni bir üslup ortaya koyması için Şeyh Hamdullah’a hazineden yedi adet yazı verir, böylece yüzyıllarca benimsenecek ve kullanılacak olan yeni yazı stili oluşturulur.
Sultan Bayezid Şeyhe, hocası olarak çok hürmet göstermiştir. Yazı yazarken arkasına yastık koymuş, hokkasını tutmuştur. Öyle ki Şeyhin saraydaki mevkisi ve gördüğü hürmet bazı alimlerce kıskanılmıştır. Bir gün alimlerle Şeyh, padişah meclisindeyken Sultan, Şeyhi başköşeye oturtmuştur. Bilginlerin alınması üzerine padişah Şeyhin yazdığı bir Kur’an’ı göstererek eski hükümdarlardan kimsenin böyle bir hattata malik olmadığını ifade etmiştir. Sonra herkesin yazdığı kitapları üst üste koymuş eline de Kur’an’ı alarak ‘Nereye koyalım?’ diye sormuştur. En üste cevabını aldığında “Kur’an’ı içimizde daha güzel yazan yoktur. Böyle birini nasıl sizden aşağı oturtabilirim?” demiştir.
Şeyh Hamdullah yazı da olduğu kadar okçulukta da mahirdir. Kayıtlara göre Şiri Merd adındaki bir pehlivanın menzilini ağaç okla 1105,5 gez (729,63 m) mesafeden kırmış ve bunun hatırası olarak bir Nişantaşı dikilmiştir. Şeyh Hamdullah, Mahmud ve Hamza dedelerden sonra Okmeydanı Atıcılar tekkesi şeyhliğine getirilmiştir. Ayrıca Şeyhin Üsküdar’dan Sarayburnu’na yüzerek derse gittiği bilinmekte olup, bu durum onun ne kadar iyi bir yüzücü olduğunun da göstergesidir. Şeyh Hamdullah terzilikte de hünerlidir. Sultan II. Bayezid için ek yerleri belli olmayacak bir kaftan diktiği bilinmektedir.
II. Bayezid’den sonra tahta geçen Yavuz Sultan Selim’in hiddetli yapısından dolayı Şeyh huzura çıkmak yerine Alemdağı’nda bulunan Sarıgazi köyüne çekilmiş ve burada ibadet ve taamlarına yoğunlaşarak meşke devam etmiştir. Seferden sefere koşan Yavuz Sultan Selim döneminde unutulan Şeyh Kanuni Sultan Süleyman döneminde huzura davet edilerek hürmet gösterilip Kur’an’ ı Kerim yazması rica edilse de yaşlılığından dolayı bu isteği geri çevirmiştir. Bu olaydan kısa bir süre sonra 926/1520’ de vefat etmiştir. Cenaze namazı Ayasofya Camii’nde kıldırılmış, vasiyeti üzerine Üsküdar Karacaahmet Mezarlığına Ali b. Yahya Es-Sufi’nin yanına defnedilmiştir. Sonraları buraya çokça hattatın defnedilmesiyle birlikte mekan “Şeyh Sofası” adıyla anılmaya başlamıştır.
Şeyh Hamdullah’ın hayatında Amasya’da takip ettiği Yakut tarzı ve İstanbul’ da kendi üslubunu oluşturduğu dönem olmak üzere iki dönem vardır. Aklam-ı Sitte, Şeyhle birlikte olgunluk kazanıp, koltuklu kıta yazımı da şeyhle başlamıştır.
Özellikle nesih yazıda harflere bir canlılık ve kıvraklık gelmiş, harflerin satıra oturuşu düzelmiştir. Hareke ve harfler birbiriyle uyumlu hale gelerek bir bütünlük kazanmıştır. Zamanla muhakkak, reyhani veya Aklam-ı Sitte’nin karışık olarak kullanıldığı Yakut usulü Mushaf geleneği ortadan kalkmış, tüm İslam dünyasındaki hattatlar Kur’an’ı Kerim yazarken Şeyh üslubu nesih hattını tercih etmiştir.
Şeyh kırk yedi adet küçük ve büyük boy Kur’an’ı Kerim, Sure-i Kehf, Evrad-ı Şerif, binlerce kıt’a ve murakkaa yazmıştır. Şeyh ekolü kendisinden sonra yetiştirdiği kırk üç talebesiyle devam etmiştir. Bu talebelerden önde gelenleri oğlu Mustafa Dede ve damadı Şükrullah Halife’dir. Şeyh ekolüne daha sonraki yıllarda gelen meşhur hattatlar canlılık ve yenilik kazandırmıştır.
Şeyh Hamdullah eserlerinin sonuna attığı imzalarında her zaman mütevazı bir tavır takınmıştır. Genellikle kendi isminden sonra Şeyh Mustafa’nın oğlu anlamına gelen İbnu’ş Şeyh imzasını kullanmıştır. Ketebehu Hamdullah el fakir b. Mustafa Dede el-maruf bi ibni’ş şeyh, ketebehu Hamdullah el ma’ruf bi ibni’ş Şeyh imzalarından bazılarıdır.
Şeyh Hamdullah’ın oluşturduğu yeni üslupla birlikte şanı ve sanatı saygıyla anılmaya devam etmektedir ve edecektir. Allah(cc) ondan ve talebelerinden razı olsun.
Kübra Gül (Hattat)
Kaynakça
Hat Sanatı ve Meşhur Hattatlar, Muhittin Serin
Hat ve Tezhip Sanatı, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları
Devlet-i Aliyye’den Günümüze Hat Sanatı, Dr. Süleyman BERK
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ŞEYH HAMDULLAH EFENDİ KİMDİR?
Amasya’nın Eslem Hatun Mahallesi’nde doğan Şeyh Hamdullah’ın annesi Hafize Hatun, babası Sühreverdiyye Şeyhi Mustafa Dede’dir.
Mustafa Dede, evlenme çağına geldiğinde Allah dostlarından bir veli ona bir fakirin kızını tarif eder ve onunla evlenmesini söyler. Mustafa Dede bu kişinin sözlerini dinler ve o kızla evlenir. Yine bir gün o veliyle karşılaşır ve bu olayın hikmetini sorar. O ihtiyar da “Benim öğüdümle o kızla evlendin. Allah da sana öyle hayırlı bir evlat versin ki hüner ve meziyetleri dillerden dillere dolaşsın, adı da Hamdullah olsun’der.” Mustafa Dede’nin, Hamdullah adında bir oğlu olur.
Şeyh Hamdullah eğitimini şehzadeler sancağı olması sebebiyle seçkin hocalardan almış, hat sanatına gönül verince de dönemin tanınmış hattatı Hayreddin-i Maraşi’den ders almıştır. Daha sonra hocasının hocası Abdullah-ı Sayrafi ile onun da hocası Yakut el Mustasimi’nin yazı örneklerini toplayıp inceleyerek yazı da ilerleme kaydetmiştir. Tuhfe-i Hattatin onun yazıda kendi tarzını bulması sırasında çok zorlandığını, o sırada Hızır aleyhisselamın geldiğini ve aradığı tarzı bulmasında yardımcı olduğunu, böylece Şeyh Hamdullah’ın istediği tarza kavuştuğunu ve bunun Allah’ın bir lütfu olduğunu yazar.
Manevi eğitimini babası Sühreverdiyye Şeyhi Mustafa Dede’den alan Şeyh Hamdullah; bu sohbet meclislerinde şehzade 2. Bayezid’in yakınlığını kazanmıştır. Sultan 2. Bayezid Şeyh’den altı çeşit yazıyı meşk ederek icazet almıştır. Dayısı meşhur hattat Celaleddin Amasi’nin kızıyla evlenen şeyhin bir kızı ve kendisi gibi hattat olan Mustafa adlı bir oğlu olmuştur.
II. Bayezid sultan olup tahta çıkınca onun daveti üzerine ailesiyle birlikte İstanbul’a göçen Şeyh Hamdullah sarayda kâtip ve hizmetlilere muallim olarak görevlendirilmiş ve en güzel eserlerini sarayda görevli olduğu zamanlarda vermiştir. Bir gün Sultan Bayezid “Siz Yakut’un itina edip yazdığı yazıları görmemişsiniz” diyerek yeni bir üslup ortaya koyması için Şeyh Hamdullah’a hazineden yedi adet yazı verir, böylece yüzyıllarca benimsenecek ve kullanılacak olan yeni yazı stili oluşturulur.
Sultan Bayezid Şeyhe, hocası olarak çok hürmet göstermiştir. Yazı yazarken arkasına yastık koymuş, hokkasını tutmuştur. Öyle ki Şeyhin saraydaki mevkisi ve gördüğü hürmet bazı alimlerce kıskanılmıştır. Bir gün alimlerle Şeyh, padişah meclisindeyken Sultan, Şeyhi başköşeye oturtmuştur. Bilginlerin alınması üzerine padişah Şeyhin yazdığı bir Kur’an’ı göstererek eski hükümdarlardan kimsenin böyle bir hattata malik olmadığını ifade etmiştir. Sonra herkesin yazdığı kitapları üst üste koymuş eline de Kur’an’ı alarak ‘Nereye koyalım?’ diye sormuştur. En üste cevabını aldığında “Kur’an’ı içimizde daha güzel yazan yoktur. Böyle birini nasıl sizden aşağı oturtabilirim?” demiştir.
Şeyh Hamdullah yazı da olduğu kadar okçulukta da mahirdir. Kayıtlara göre Şiri Merd adındaki bir pehlivanın menzilini ağaç okla 1105,5 gez (729,63 m) mesafeden kırmış ve bunun hatırası olarak bir Nişantaşı dikilmiştir. Şeyh Hamdullah, Mahmud ve Hamza dedelerden sonra Okmeydanı Atıcılar tekkesi şeyhliğine getirilmiştir. Ayrıca Şeyhin Üsküdar’dan Sarayburnu’na yüzerek derse gittiği bilinmekte olup, bu durum onun ne kadar iyi bir yüzücü olduğunun da göstergesidir. Şeyh Hamdullah terzilikte de hünerlidir. Sultan II. Bayezid için ek yerleri belli olmayacak bir kaftan diktiği bilinmektedir.
II. Bayezid’den sonra tahta geçen Yavuz Sultan Selim’in hiddetli yapısından dolayı Şeyh huzura çıkmak yerine Alemdağı’nda bulunan Sarıgazi köyüne çekilmiş ve burada ibadet ve taamlarına yoğunlaşarak meşke devam etmiştir. Seferden sefere koşan Yavuz Sultan Selim döneminde unutulan Şeyh Kanuni Sultan Süleyman döneminde huzura davet edilerek hürmet gösterilip Kur’an’ ı Kerim yazması rica edilse de yaşlılığından dolayı bu isteği geri çevirmiştir. Bu olaydan kısa bir süre sonra 926/1520’ de vefat etmiştir. Cenaze namazı Ayasofya Camii’nde kıldırılmış, vasiyeti üzerine Üsküdar Karacaahmet Mezarlığına Ali b. Yahya Es-Sufi’nin yanına defnedilmiştir. Sonraları buraya çokça hattatın defnedilmesiyle birlikte mekan “Şeyh Sofası” adıyla anılmaya başlamıştır.
Şeyh Hamdullah’ın hayatında Amasya’da takip ettiği Yakut tarzı ve İstanbul’ da kendi üslubunu oluşturduğu dönem olmak üzere iki dönem vardır. Aklam-ı Sitte, Şeyhle birlikte olgunluk kazanıp, koltuklu kıta yazımı da şeyhle başlamıştır.
Özellikle nesih yazıda harflere bir canlılık ve kıvraklık gelmiş, harflerin satıra oturuşu düzelmiştir. Hareke ve harfler birbiriyle uyumlu hale gelerek bir bütünlük kazanmıştır. Zamanla muhakkak, reyhani veya Aklam-ı Sitte’nin karışık olarak kullanıldığı Yakut usulü Mushaf geleneği ortadan kalkmış, tüm İslam dünyasındaki hattatlar Kur’an’ı Kerim yazarken Şeyh üslubu nesih hattını tercih etmiştir.
Şeyh kırk yedi adet küçük ve büyük boy Kur’an’ı Kerim, Sure-i Kehf, Evrad-ı Şerif, binlerce kıt’a ve murakkaa yazmıştır. Şeyh ekolü kendisinden sonra yetiştirdiği kırk üç talebesiyle devam etmiştir. Bu talebelerden önde gelenleri oğlu Mustafa Dede ve damadı Şükrullah Halife’dir. Şeyh ekolüne daha sonraki yıllarda gelen meşhur hattatlar canlılık ve yenilik kazandırmıştır.
Şeyh Hamdullah eserlerinin sonuna attığı imzalarında her zaman mütevazı bir tavır takınmıştır. Genellikle kendi isminden sonra Şeyh Mustafa’nın oğlu anlamına gelen İbnu’ş Şeyh imzasını kullanmıştır. Ketebehu Hamdullah el fakir b. Mustafa Dede el-maruf bi ibni’ş şeyh, ketebehu Hamdullah el ma’ruf bi ibni’ş Şeyh imzalarından bazılarıdır.
Şeyh Hamdullah’ın oluşturduğu yeni üslupla birlikte şanı ve sanatı saygıyla anılmaya devam etmektedir ve edecektir. Allah(cc) ondan ve talebelerinden razı olsun.
Kübra Gül (Hattat)
Kaynakça
Hat Sanatı ve Meşhur Hattatlar, Muhittin Serin
Hat ve Tezhip Sanatı, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları
Devlet-i Aliyye’den Günümüze Hat Sanatı, Dr. Süleyman BERK
Ketebe.org
islamansiklopedisi.org
Paye Sanat
Kaynak: Haber Merkezi
En Çok Okunan Haberler