OSMANLI'DAN GÜNÜMÜZE MİSAFİR AĞIRLAMA ADABI

Her konuda itinayla adından söz ettiren Osmanlı Dönemi, misafirperverliklerinde de hiçbir devletle/milletle kıyaslanmayacak kadar iyilerdi. Allah’ın ve Resulü’nün emrini en güzel şekilde yerine getirme çabasındalardı.

Osmanlı Dönemi’nde halktan herhangi birinin evine misafir olmak demek; yemeği yalnızca kendine yetecek kadar bile olsa sizinle paylaşması demekti. Gelen misafirde kesinlikle din, dil, ırk, soy, mertebe ayrımı gözetmeksizin geleni en güzel şekilde ağırlarlardı. Günümüzle kıyas edildiğinde dini, dili, ırkı farklı olan biri bırakın hanemize misafir olarak gelmeyi yolda görsek bizimle aynı düşünmüyor, aynı hareket etmiyor, aynı giyinmiyor diye bize göre selam verilmeyi bile hak etmiyordur.

Osmanlı Dönemi’nde gelen misafire aç mısın tok musun diye sorulmaz yemek hazırlanıp sofra kurulurdu. O dönemlerde bulaşık makinesi, çamaşır makinesi olmamasına rağmen misafir çok sevilir ve misafir geldiğinde hane sahipleri çok mutlu olurlardı. Öyle ki belki bir misafir gelir diye insanlar akşam yemeklerini geç yerlerdi, yatsı namazını cemaatle kılar belki bir misafir gelir umuduyla beklerlerdi. Tabii o dönemlerde motorlu taşıtlar da olmadığı için misafirliğe gelenlerin at arabaları olurdu, atların bakımı da misafirliğe gidilen hane sahibine aitti. Oteller yoktu, zaten gelen misafirin hane sahibinin evinde kalmaması ayıp sayılırdı.

Evet, belki teknolojik imkanlar kısıtlıydı ama ecdadımız imkanlar bu kadar kısıtlıyken bile yaptıkları her şeyi en güzel, en iyi şekilde yapıp bütün dünyaya örnek olmayı başarmışlardır. Günümüzde bile hala Osmanlı’nın misafirperverliğinden bahsediliyor. Türk milleti olarak da misafirperverliğimizle meşhuruz ama şu an misafirperverliğimizden geriye ne kaldı, bilemiyorum.

Seleme Deveci

(Paye Haber Editörü)