Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

OSMANLI’DA RAMAZAN AYI NASIL İHYA EDİLİRDİ

Ramazan Osmanlı’da ayrı yaşanırmış. Samimi iftar sofraları, sahur sofraları, iftardan sonra yapılan eğlenceler, ramazan yemekleri vs hepsi birbirinden güzel ve kıymetlidir. Hatta çoğu zaman büyüklerimizden nerede o eski ramazanlar...

Haber Giriş Tarihi: 12.03.2024 14:28
Haber Güncellenme Tarihi: 12.03.2024 14:28
Kaynak: Haber Merkezi
OSMANLI’DA RAMAZAN AYI NASIL İHYA EDİLİRDİ

OSMANLI’DA RAMAZAN NASIL İHYA EDİLİRDİ

Ramazan Osmanlı’da ayrı yaşanırmış. Samimi iftar sofraları, sahur sofraları, iftardan sonra yapılan eğlenceler, ramazan yemekleri vs hepsi birbirinden güzel ve kıymetlidir. Hatta çoğu zaman büyüklerimizden nerede o eski ramazanlar cümlesini duyarız. Makaleyi okuyunca onlara hak vereceksiniz ve siz de nerede o eski ramazanlar diyebilirsiniz.

Maalesef bazı ramazan geleneklerimiz unutulmaya yüz tutmuş olsa da bazıları günümüzde hala varlığını sürdürüyor.

Unutulan ramazan geleneklerimizden biri hilalin gözlemlenmesi. Osmanlı’da hilali gözlemleme görevi verilen kişiler suç işlememiş, dürüst kişiler arasından seçilirdi. Bu kimseler hilali gördükten sonra kadılara haber verirlerdi ve ulaklarla ramazanın gelişini halka bildirirlerdi. Hilali görenlere hediyeler verilirdi. Günümüzde gelişen teknoloji sayesinde hilali gözlemlemeye gerek kalmamıştır. Ay’ın hareketlerini en ince ayrıntısına kadar incelemek mümkün olduğundan dolayı önemli tarih ve saatler öncesinden hesaplanabiliyor.

Bir diğer geleneğimiz zimem defteri. Zimem defteri, mahallelerdeki esnafların tuttuğu veresiye defteri anlamına geliyor. Ramazan geldiğinde zimem defterlerinde yazılı olan borçlar hayır sahipleri tarafından ihtiyaç sahibi kimselerin borçları silinirdi. Ne ihtiyaç sahibi bilirdi kimin ödediğini ne de hayır sahibi bilirdi kimin borcunu ödediğini. Günümüzde veresiye defteri çoğunlukla bulunmasa da “askıda fatura” gibi uygulamalarda ihtiyaç sahiplerinin borçları kapatılmaya çalışılır.

İslamiyet’in ilk yıllarından bu yana camilerde kandil yakılmış olsa da esasında bu gelenek Osmanlı’ya ait bir gelenektir. Ayet, hadis veya Ay gibi motifli mahyalar bir minareden diğerine asılırdı ve günümüzde de ramazan geldiğinde camilere mahyalar asılmaya devam eder.

Diş kirası geleneği de Osmanlı döneminde iftar vakitlerinde kapıyı kim çalmışsa asla eli boş gönderilmezdi. Konaklarda hem varlıklı insanlar için hem ihtiyaç sahibi insanlar için sofralar kurulurdu. Ev sahipleri gelen misafirlere diş kirası adı altında onlara hediyeler sunardı.

Hane kapıları iftar vakitlerinde açık tutulurdu. Osmanlı döneminde gündelik hayatlarında dahi misafir ağırlamayı çok sevdiklerinden, bunu ibadet edercesine yaptıklarından dolayı ramazanda iftar vakitlerinde kapıların açık tutulması bizi şaşırtmamalı. Yolda kalmış, iftara yetişememiş kimseler herhangi bir kaının eşiğinden girdiklerinde kimsin necisin soruları sorulmaz, sofraya buyur edilirlerdi.

Osmanlı’da iftar yemekleri iki aşamalı olarak kurulurdu. İlk aşamada çerez gibi şeyler ikram edilirdi, bunun sebebi de insanın açlık hissiyle bir anda yemeğe atılıp fazla yemesini önlemek içindi. Buna da “iftariye” denirdi. Ana yemekler iftariyeden sonra getirilirdi sofraya.

Bayrama birkaç gün kala alışverişler yapılırdı. Çocuklar aldıkları bayramlıkları bayrama bir gün kala yani arefe günü giyinip sokaklarda dolaşırlardı ve böyle gezinen çocuklara arife çiçeği denirdi.

Gerçekten ramazan, Osmanlı’da bir başka yaşanıyormuş. “Nerede o eski ramazanlar?”

Seleme Deveci

(Paye Haber Editörü)

Kaynak: Haber Merkezi

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.