Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Ulu Cami

Paye Haber - Ulu Cami haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Ulu Cami haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

DİYARBAKIR ULU CAMİİ'NİN TARİHİ VE ÖNEMİ Haber

DİYARBAKIR ULU CAMİİ'NİN TARİHİ VE ÖNEMİ

Diyarbakır, 27 Mayıs 639 yılında Hz. Ömer tarafından görevlendirilen, İyaz b. Ganem (r.a)’in komuta ettiği, 8 bin kişilik İslam Ordusu tarafından fethedilmiştir ve bu fetihte aralarında Halid b. Velid’in oğlunun da bulunduğu 27 sahabe şehit düşmüştür. Bu fetihten hemen sonra şehrin en büyük kilisesi olan Martoma Kilisesi camiye çevrilmiş ve Diyarbakır’ın Ulu Camisi olmuştur. Ulu Camii daha sonra 1091 yılında Büyük Selçuklu Devleti Hükümdarı Sultan Melikşah tarafından onarılmıştır ve neredeyse günümüzde ki halini almıştır.. 1115 yılında yangın ve depremden dolayı içerisindeki kemerler, sütunlar ve bezemeli taşların hepsi yıkılmıştır. Camii’nin avlusunda sibernetiğin babası ünlü alim El Cezeri’nin yaptığı güneş saati bulunmaktadır. Camiye giriş üç ayrı kapıdan sağlanır. Doğudaki ana giriş kapısının iki köşesinde aslan ve boğa mücadelesini simgeleyen kabartma figürler bulunmaktadır. Cami avlusunun güneyinde Hanefiler bölümü, kuzeyinde Şafiiler bölümü ve Mesudiye Medresesi, batısından Zinciriye Medresesi ile doğusunda revaklı bölümler bulunmaktadır. Kabe, Mescid-i Nebevi, Mescid-i Aksa ve Şam Emeviye Camii’sinden sonra beşinci Harem-i Şerif olarak kabul edilen Diyarbakır Ulu Cami’nin, Erken İslam dönemi camilerinden Şam Emeviye Camii’ne benzerliği dikkat çekmektedir. Caminin çeşitli yerlerinde Sultan Melikşah, Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev, Uzun Hasan, İnaloğuları, Nisanoğulları, Artuklular ve Osmanlı padişahlarından birçoğuna ait kitabelerin bulunması her dönemde ki hükümdarların Ulu Camiye hizmet ve hürmet ettiğini göstermektedir. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Ulu Camii’nin bulunduğu yerin Hz. Musa zamanında da ibadethane olduğunu ve Hz. Musa’nın burada ibadet ettiğini yazmıştır. Fotoğraflar: Yusuf Bilal Dönmez Hazırlayan: Yusuf Bilal Dönmez

MALATYA BATTALGAZİ ULU CAMİİ Haber

MALATYA BATTALGAZİ ULU CAMİİ

MALATYA BATTALGAZİ ULU CAMİİ        Şehirlerin, Medeniyetlerin ruhunu anlamada önemli bir yeri olduğuna inanırım. Teneffüs edilen hava, şehir insanının silüeti, icraa edilen musikisi, mimari yapısı, tarihi ve sosyolojik birikimi, edebiyatı, antropolojisi o şehri tanımlamada önemli bir etkiye haizdir. Coğrafya kaderdir diye söylene gelen bir söz vardır. Buna kısmen katılmak gerekiyor. Evet, bir şehri tanımlarken o şehirde bulunan yönetimler ve iktidarların basiret sahibi olup akıl ve irfan ile yönetim kabiliyetlerini kullanması oldukça önemlidir. Fakat şunu da unutmamak gerekir ki bulunalan yerin jeopolitik durumu ve coğrafyalar içindeki edindiği yer de kenara atılamayacak bir durumdur.       İş bu durum içerisinde Malatya’yı konu aldığımızda antik çağlardan itibaren önemli bir coğrafya da bulunan bu şehir, doğunun batısı, batının doğusu olma özelliği ile birlikte adeta bir eşik olmuş ve medeniyetleri birbirlerine bağlama konusunda mümtaz bir yere sahip olmuştur. Geç Hitit döneminde görülen Arslantepe uygarlığı da bunun en mühim yansımalarından birini teşekkül ettirmiştir ki, bugün Dünya uygarlıkları içerisinde vücudunda barındırdığı özelliklerle sayılı bir yere sahiptir.       Kadim çağlardan itibaren sinesinde barındırdığı medeniyetlerle saray kültürünü yansıtan Malatya, Türk-İslam Sentezinde de büyük oluşumları beraberinde getirmiştir. Başta Danişmentliler olmak üzere Selçuklu devletinin şehzade şehri olmasıyla da ünlenen Malatya, destanlar ( Battalgazi) efsanelerle günümüze kadar pek çok kaynağı ve manevi değeri de taşımıştır.              Anadolu’nun Türkleşmesi yaşanırken, bu gelişme sanat ve mimari alanında da devam etmiştir. Malatya Ulu Cami; bu gelişmenin dışında kalarak İran’daki Büyük Selçuklu İmparatorluğu cami mimari geleneğini Anadolu’da temsil eden tek örnek olarak önem kazanır. Yapının ilk inşasından kısa bir süre sonra başlayıp sonraki dönemlerde devam eden onarım ve ilavelerle orijinal halinden önemli değişikliklerin meydana geldiği bilinmektedir.      Şehir surları içinde kalan ve 34x55 metre boyutlarında olan Ulu cami; iki ayrı bölümden ibaret olup, orijinal eyvanlı ve iç avlulu asıl kısım ile kuzeydeki daha sonradan eklenen ikinci bir camii gibi fonksiyon gören ek kuruluştan oluşur. Yapıda, mihrab önü kubbesi, buna bitişik eyvan ve bunun önündeki revaklı iç avlu, planın esasını teşkil eder. Yan kanatlar, mihrab eksenine paralel uzanan beşik tonuzlu sahınlarla değerlendirilmiştir. Yani doğu-batı doğrultusundadır.       Yapıda inşa malzemesi olarak taş ve tuğla olmak üzere iki ayrı malzeme kullanılmıştır. Beden duvarları moloz taş ve iç mekandaki destek ve kemerler ile portaller düzgün kesme taştır. Örtü sistemi, tonozlar ile asli durumu koruyan kubbe, eyvan tonozu avlunun batı revakı ve minare tamamen tuğladan inşa edilmiştir. Dışta, yapının bütün cepheleri, sonraki onarımlar sırasında eklenen payandalarla desteklenmiştir.       KUBBE: Mihrab önünde iki sahın genişliğindeki kare alanın üzerini örten kubbe, güneyde duvara dayalı ayaklarla birlikte altı destekle sivri kemerle eyvana bağlanmaktadır. Kubbe içi , yatay istif düzeninde sırsız tuğlaların aralarına, kare kabaralar şeklinde firuze sırlı birimler yerleştirilerek sipiraller meydana getiren bir örgüyle kaplanmıştır. Kubbe göbeğinde mor ve firuze renkli çinilerden “Mührü Süleyman” motifi şeklinde dekoratif kufi yazıyla “Muhammed” ismi yazılmıştır. Kubbeye zemin teşkil eden onaltı bordür içinde, patlıcan moru renkli çini mozaikten nesih yazıyla Fetih Süresi 1-5 .ayetleri var        Kuzeydeki eyvana açılan kemerin hemen üzerinde, tromplarla aynı seviyede yer alan kısımda kufi yazıyla usta kitabesi mevcuttur. Burada “Amele Yakub bin Ebubekir el-Malati ”yazılı olup ; “Amele ” kelimesinin altında ve üstünde nesih yazıyla “ Ketbuhu Ahmed bin Yakub ” ismi ve ibaresi yazılıdır.        Mihrab sonradan yapılmıştır. Çini ile kaplı olan asıl mihrab duvarının 1893 yılında kış aylarında vuku bulan zelzelede yıkıldığı tahmin edilmektedir. Mihrab kitabeliğinde Sultan II.Abdülhamid ‘in el yazılı bir tuğrası ile iki beyitlik manzum kitabe ve bunun altında 1318 ve 1320 (1900 ve1902 )tarihleri vardır.       Sağ tarafta yer alan ahşap mimber Caminin asıl mimberi değildir. Malatya Söğütlü Camiinden buraya getirilmiştir. Bugün Ankara Etnografya Müzesinde bulunan ve 1934 yılında bu camiden götürülmüş olan ahşap mimberin eksik kısımları kısmen tamamlanarak restore edilmiştir.      EYVAN: İç avlu ile kubbe arasında kalan kısma verilen isimdir. Kubbenin kuzey kemerinden başlayarak, iç avluya bakan tac kemerin önüne kadar devam eder. Yarım kubbeyi andırır bir şekli vardır. Kubbe ile eyvanı ayıran kemerin kuzey tarafında Reyhani hatla Ali İmran süresi 18-19 ayetleri vardır. Eyvan taç kemerinin kavis tablası üzerinde Bakara Süresi 255. ayeti yazılıdır.     Yine avluya bakan yüzeylerinde, sağdaki mor renkli çinilerle kazıma tekniğiyle usta kitabesi, soldakinde ise girift bitkisel bezeme işlenmiştir. Doğu tarafında “ALLAH” ve batı tarafında “MUHAMMED” isimleri girift olarak turkuaz renkli çinilerle işlenmiştir.      AVLU :Kubbe ve eyvan bağlantısının kuzeyindeki dikdörtgen planlı avlu, doğu ve batı yönleri revaklıdır.Doğu revakı taş yapısıyla sonradan düzenlenmiştir. Batı revakı, tuğla yapısı ve çini süslemeleriyle asli durumunu kısmen korumaktadır. Revak kemeri güneyde eyvan cephesiyle, kuzeyde ise Kayseriye denilen ek bölme duvarıyla birleşir. Bu kemerlerden I.kemerin üstündeki alınlığın levhaları hariç diğer kemerlerin alınlıkları tamamına yakını dökülmüştür. I. kemerdeki kufi kitabenin Ali İmran:19-20 ayetleri vardır. II.kemerde ise reyhani hatla Tevbe süresi :18-19 ayetleri yazılıdır. III.kemerde kufi hatla, besmeleyle başlayıp İhlas süresi yazılıdır. IV. Kemer ise tamamen dökülmüştür.      MİNARE : Muhtemelen ilk yapıda minare yoktu ve bugünkü tuğla minare, batı duvarı yeniden düzenlenirken (h:645 ; m:1247) buraya ilave edilmiştir. Estetik görünüşü muhteşem olup şerefenin alt kısmından itibaren üst kısmı yıkılmıştır. Yıldırım düşmesi sonucu gövdesi yarılmıştır. Taş olan kaide kısmının sonraki müdahaleler sırasında değişikliğe uğradığı anlaşılmaktadır. Taş kaidenin üzerinde tuğla yapısıyla sekizgen pabuç ve silindirik gövde yükselmektedir. Kalın gövde yukarıya doğru hafif daralmayla devam eder.20.10 metre boyundadır.           Muhtemelen Memluklular dönemine ait olduğu sanılmaktadır. (14. yüzyılın 2.yarısı).Malatya 14 . ve 15. yy.’da Memluk Sultanlarının tayin ettiği valilerce idare edildiği bilinmektedir. Belki de Osmanlı döneminde bugünkü şeklini almıştır. Camii’yi yapan ustalar; Tuğla kısımlar,Yakub bin Ebubekir el-Malati; Hat işleri Ahmed bin Yakub ; Taş kısımları ,Üstad Hüsrev el-Benna yer almışlardır. İlk yapı muhtemelen I.Alaaddin Keykubat dönemi (1224 civarı )nde yapılmıştır.Daha sonraları 1247 ve 1274 yıllarında esaslı tamir görmüştür.[1]          Medeniyet ikliminin Anadolu’da sürmesi dileğiyle… Soner Çelik (Tarihçi) Kaynak [1] https://malatya.ktb.gov.tr/TR-58318/battalgazi-ulu-cami.html

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.