Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Selçuklu

Paye Haber - Selçuklu haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Selçuklu haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

SELÇUKLULARIN ATASI SELÇUK BEY KİMDİR? MÜSLÜMAN MIYDI? Haber

SELÇUKLULARIN ATASI SELÇUK BEY KİMDİR? MÜSLÜMAN MIYDI?

SELÇUK BEY KİMDİR? Selçuk Bey’in yaklaşık 900 yılında doğduğu tahmin edilmektedir. Selçuk adının ne anlama geldiği ise ihtilaflıdır, bazı kaynaklarda “küçük sel”, “küçük sal” anlamına geldiği yazmaktayken farklı kaynaklarda ise Kırgızlar’ın Muz (Buz) dağı adını verdiği Sel-Tağ’dan ya da “mücadeleci” anlamına gelen salçuğ kelimesinden alınmış olabileceği yazmaktadır. Selçuk Bey’in ailesi Oğuzlar’ın Kınık boyuna mensuptur ve babası Dukak beydir. Dukak Bey, Oğuz Yabgu Devleti’nde üst rütbelere sahip başarılı bir devlet adamı ve komutan olduğu için “Temür Yalığ” yani Demir Yaylı lakabıyla anılırdı. Selçuk Bey’in Dukak Bey’den önceki ataları bilinmemekle beraber soyunun efsanevi Türk Hükümdarı Alp Er Tunga’ya (Efrasiyab) dayandığı kabul edilmiştir. Nizamülmülk’de Selçuklular’ın soyunun Alp Er Tunga’ya dayandığını ve babadan oğula hükümdar olduklarını yazmıştır. Selçuk on yedi-on sekiz yaşlarındayken babası ölmüştür. Oğuz Yabgusu Selçuk’un maharetli olduğunu bildiği için onu subaşı tayin etmiştir. Selçuk’un zamanla Oğuz Yabgusu ile daha da yakınlaşması diğer devlet adamlarını kıskandırmış ve Selçuk’un yabgunun sürekli yanında oturması yabgunun hatununu kıskandırmış ve yabguyu Selçuk’a karşı doldurup saraydan attırmaya çalışmıştır. Selçuk’ta üzerine gelen baskıya dayanamamış ve saraydan ayrılmıştır.   SELÇUK BEY NASIL MÜSLÜMAN OLDU? Selçuk Bey, Oğuz Yabgu sarayından ayrılıp muhtemelen 961 yılında 100 süvari, kalabalık maiyeti ve çok sayıda hayvan sürüsüyle Cend şehrine gitti. Cend şehri, Türk ülkeleri ile İslam ülkeleri arasındaki sınır bölge idi. Selçuk Bey’de bu bölgede halkının asimile olup yok olmasındansa müslüman olup ayrı bir millet olarak kalmayı tercih etti. Bu her ne kadar siyasi bir karar olarak görünse de Selçuk Bey İslamiyet’i öğrenmek için Harizm’deki Zendek şehrinin ve Buhara’nın yöneticilerinden kendilerine İslam alimleri, hocalar gönderilmesini istedi. Bu olay aslında Selçukluların hiçbir zaman dinleri hakkında bilgisiz ve cahil kalmadıkların bir göstergesidir. İslam’ı öğretmeye gelen hocalar sayesinde, İslam, Selçuk Bey’e bağlı Oğuzlar arasında hızla yayıldı. Selçuk Bey müslüman olduktan sonra Oğuz Yabgu Devleti ve gayri müslim Türk boylarıyla ilişkilere son verdi ve onlara karşı yürütülen cihad harekatına katıldı. Oğlu Mikail’de muhtemelen böyle bir sefer sırasında şehit oldu. Oğuzlar bu tarihten sonra Selâcika, Selcûkıyyân ve Türkmen adlarıyla anılmaya başlandı. Selçuk Bey müslüman olduktan sonra itibarı daha da arttı ve kalabalık topluluklar onun etrafında toplandı. Oğuz Yabgu Devleti ile giriştiği mücadeleler sonucunda bir zamanlar sığındığı Cend Şehrini hakimiyeti altına aldı ve Selçuklu Beyliğinin başkenti yaptı. Selçuk Bey bu zamandan sonra “el-Melikü’l-gāzî” unvanıyla anılmaya başlandı. Selçuk Bey’in Belac ve Beruket şehirlerini de fethetmesiyle farklı ülkelerdeki birçok Türk, Selçuk Bey’e tabi olmak için Cend’e akın etti. Selçuk Bey bölgeye hakim olan Sâmânî ve Karahanlı devletleri tarafından da itibar gördüğü Sâmânîler’in, ülkelerini işgal eden Karahanlılar’a karşı Selçuk Bey’den yardım istemelerinden de anlaşılmaktadır. Samanilerin, Selçuk Bey’in oğlu Arlan Yabgu’nun yardımıyla topraklarını geri almaları Selçukî’ler için önemli bir dönüm noktası olmuştu. Samaniler bu yardım karşılığında Buhara’ya bağlı Nur kasabasını Selçuk’a bağlı oğuzlara verdir ve Selçuk Bey, Cend’te kalırken oğlu Arslan Yabgu Nur kasabasına göç etti. Samaniler 1004 yılında Selçuklular’ın yardımıyla Karahanlıları yendi. Selçuk Bey yaklaşık 1007 yılında 100 veya 107 yaşında vefat etti. Selçuk Bey’in Mikail, Arslan Yabgu (İsrail), Musa ve Yusuf Yınal adında 4 oğlu vardı ve ileride Büyük Selçuklu Devleti’ni kuracak olan Tuğrul ve Çağrı Beyler, Selçuk Bey’in torunu, Mikail Bey’in oğulları idi. Selçuk Bey verdiği bu müslüman olma kararıyla belki de bilmeden koca bir kavmin yani Sultan Alparslan’dan sonra Anadolu Türk’ü olarak anılacak olan kavmin kaderini değiştirmiştir ve yok olmaktan kurtarmıştır. Bugün dahi Anadolu’da müslüman olarak doğan her Türk’ün, Allah’ın izniyle Selçuk Bey sayesinde müslüman olarak doğduğunu söylemek yanlış olmaz. Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi Hazırlayan: Yusuf Bilal Dönmez

ERZURUM ÇİFTE MİNARELİ MEDRESE ÖZELLİKLERİ VE EFSANESİ Haber

ERZURUM ÇİFTE MİNARELİ MEDRESE ÖZELLİKLERİ VE EFSANESİ

Erzurum’un sembolü haline gelen Çifte Minareli Medrese’nin kitabesi olmamasından dolayı yapılış tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber 13. yüzyılın sonlarında yaptırıldığı kabul edilir. Medreseyi, Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad’ın, kızı Hundi (Hüdavent) Hatun için yaptırdığı veya İlhanlı Hanedanı’ndan Padişah Hatun tarafından yaptırıldığı düşünüldüğü için Hatuniye Medresesi adı ile de anılmıştır. Medrese, Erzurum Ulu Camii’nin yanında ve Erzurum Kalesi’nin karşısında yer almaktadır. - Fotoğraf: Önde Erzurum Ulu Camii arkasında Çifte Minareli Medrese - Çifte Minareli Medrese açık avlulu medreselerin Anadolu’daki en büyük örneğidir. Kümbeti ise Erzurum’daki en büyük kümbettir.      Medreseye ismini veren minareler 26 metre  uzunluğunda olup turkuaz rengi çinilerle süslenmiştir.   1.824 m²’lik bir alan üzerine kurulu olup, avlulu, 2 katlı,   4 eyvanlıdır ayrıca 37 oda ve bir camisi bulunmaktadır.   Medresenin girişi olan taçkapı, taş oymaları ile göz alıcı bir güzelliğe sahiptir.   Taçkapının etrafı “hayatağacı”, “ejder”, “kartal” motifleri ile bezenmiştir.   Minareler tuğla ve mozaik çinilerle süslüdür. Minarelerde ayrıyeten   “Allah", "Muhammed" ve "ilk dört büyük halife"nin isimleri de işlenmiştir. Medresenin ve kümbetin içinde yer alan değerli parçalar, Rusların Erzurum’u işgal ettiği dönemde çalınıp Rusya’ya götürülmüştür ayrıca medresenin ve kümbetin duvarlarındaki tahribat da medreseye çok defa zarar verildiğini göstermektedir. Çalınan parçalar Leningrad müzesinde sergilenmektedir. Bölgede sıkça gerçekleşen depremler ve olumsuz hava şartları nedeniyle de çokça hasar gören medrese Sultan IV. Murad tarafından kapsamlı şekilde tamir ettirilmiştir. ÇİFTE MİNARELİ MEDRESE’NİN EFSANESİ Bilge Seyidoğlu’nun Erzurum Efsaneleri kitabında anlatılan efsanelerin ilkinde; Medresenin yapılma emrini veren Sultan Alaeddin Keykubad medrese bitmeden bir sefere çıkar ve bu seferde şehit olur, sultan öldüğü için emeklerinin karşılığını alamayacağını düşünen işçiler inşaatı yarım bırakır. Bilge Seyidoğlu’nun ikinci efsanesinde ise; Medresenin inşasında görev alan bir usta medresenin sol minaresini, çırağı ise sağ minaresini inşa eder. Zamanla çırağın yaptığı minare daha güzel görünmeye başlar ve halkta sadece çırağı izler, usta bu duruma içten içe bozulmuş, sıkılmıştır ama daha da rezil olacağını düşünerek ses etmez. Bir gün yine usta ve çırak işe devam ettiği sırada, çırak kendine gelen özgüvenle diğer minaredeki ustasından su ister. Usta bu duruma çok üzülüp, içerleyerek "Usta idim oldum şegirt, Al bardağı suya seğirt." diyerek kendini minareden aşağı atar. Çırak üzülüp pişman olur ve "Ustam gitti ben ne dururum?" diyerek ardından o da aşağı atar kendini. Bu duruma çok üzülen diğer işçiler ise işi yarım bırakır ve minareler asla inşa edilmeye devam edilmez. Son hikayeyi gerçek kabul edecek olursak minarelerin biri diğerine göre gerçekten de daha süslemeli ve güzel durmaktadır. Evliya Çelebi ise bu medrese hakkında "Bu cami tamir edilse kürre-i arzda misali bulunmaz bir eser olur." demiştir    Hazırlayan: Yusuf Bilal Dönmez Fotoğraflar: Yusuf Bilal Dönmez

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.