GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BİR GELENEK HİLYE-İ ŞERİF
İslam geleneğinde tasvirle ilgili tartışmaların olması, Peygamberimizin resminin yapılmasının uygun görülmemesi, ancak O’nu tanımak ve öğrenmek isteyenlerin sayılarının artmasıyla O’na yetişen ve görenlerin tariflerinden hilyeler doğmuştur.
Rivayetlerde Efendimizin vefatından bir süre önce Hz. Fatma’nın ‘Ya Resulallah seni bir daha göremeyeceğim’ diye ağlaması üzerine Peygamberimizin ‘Ya Ali hilyemi yaz ki vasıflarımı bilmek beni görmek gibidir.’ Buyurduğu geçmektedir. Bu rivayetlerin hilye geleneğinin ortaya çıkışına etki ettiği düşünülmektedir. Ayrıca halk arasında hilye metinlerini ezberleyenlerin dünya ve ahirette mükafata nail olacağına, hilye-i şerifin bulunduğu mekanda musibetlerin olmayacağına dair yaygın bir inanış da mevcuttur.
Eskiden de halk, gündelik yazı ya da nesih hattıyla yazılmış hilye metinlerini hürmeten göğsün sol cebinde taşırlardı. Hilye metinlerini levha formunda yazan ilk kişinin Hafız Osman olduğu bilinmektedir. Hafız Osman ilk hilye metinlerini katlayarak göğüs cebinde taşınacak boyutta nesih hattıyla ve Türkçe mealli yazmıştır. Günümüze kadar devam edecek en yaygın hilye biçimine geçişte Hz. Ali(kv) rivayetlerini kullanan Hafız Osman, yine bu hilyeleri de göğüs cebinde taşınabilmesi için üçe katlanabilir boyda ya da ahşaba yapıştırılacak büyük levha boyunda da yazmıştır. Ancak ağaç kurtları bu hilyeler üzerinde zamanla delikler açmış ya da camla kaplanmayan bu hilyeler aydınlatma için kullanılan yağ kandillerinin isiyle zamanla kararmışlardır.
Hafız Osman hilyelerinde besmele ve ayet için sülüs, metin kısmı için nesih, imza için de nesih ya da rika hattı kullanmıştır. Hafız Osman’dan sonraki dönemlere de bu formuyla aktarılan hilye geleneğinde bazı farklılıklar görülmektedir. Mesela Yedikuleli Abdullah (öl. 1144/1731), Şekerzâde Mehmed (öl. 1166/1752). Mustafa Rakım (öl. 1241/1826), Abdülkâdir Şükri (öl. 1221/1806), Mahmud Celaleddin (öl. 1245/1829), Esma İbret Hanım (XIX. yüzyıl) kendilerine has biçimde hilyeler bırakmışlardır. XIX. yy ’da büyük boy kağıt imalatının artmasıyla hilyeler daha büyük boyutlarda da yazılmıştır. Büyük boyda hilye yazmayı her boyda 200 civarında eser veren Kadıasker Mustafa İzzet Efendi başlatmış, haliyle bu boyuttaki hilyelerde sülüs, nesih, muhakkak yazıları da celi formunu almıştır. Yine fazlaca hilye yazanlardan Hasan Rıza Efendi (öl. 1330/1920) ise büyük ebatlı hilyelerinin etek kısmı altına celi sülüsle "Sen olmasaydın, ben bu âlemleri yaratmazdım." kudsi hadisini de ilave ederek hilye boyunu 2 metrenin üstüne çıkarmıştır.
Hilye Bölümleri
1. Baş Makam: Bu kısma sülüs hattıyla besmele yazılır. Talik hattıyla yazılan hilye-i şerifler de mevcuttur.
2. Göbek: Hilye metninin büyük bir kısmı bu bölüme yazılır. Genellikle daire formunda olmakla birlikte dikdörtgen, oval formları da mevcuttur.
3. Hilal: Göbek kısmını çeviren Efendimiz ay ya da güneşe benzetildiği için genellikle altın sürülmüş, motiflerle süslenen kısımdır.
4.5.6.7: Bu bölümlere dört halifenin adı yazılmakla birlikte Efendimizin dört isminin yazıldığı hilyeler de vardır.
8: Bu bölüme Efendimizin övüldüğü ayetler yazılır. Burada daha çok ‘Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.’ mealindeki Enbiya suresinin 107. ayeti yazılır. Bazı hilyelerde “Hiç şüphesiz sen büyük bir ahlak üzerinesin” (Kalem Suresi-4) veya “Muhammed’in Allah resulü olduğuna Allah’ın şehadeti yeter” (Fetih Suresi, 28, 29) ayetlerinden biri de yazılmıştır.
9.Etek: Hilyenin tamamlandığı duanın olduğu ayrıca hilyeyi yazan hattatın imzası ve tarihin olduğu kısımdır. Hattatlar bu bölümde hocalarının da adını zikrederek bağışlanma dileğiyle imzalarını atmıştır.
10.11: Bu bölümler çoğunlukla tezhip için kullanılır.
12.13. İç ve dış pervazlar: Yukarıda sözü edilen tüm bölümler iç ve dış pervazla çevrelenir, kalınlığı hilyenin büyüklüğüne göre belirlenir.
Kübra Gül
(Hattat)
Kaynakça:
Derin Tarih Hat Sanatı Özel sayısı
kalemguzeli.org
sonpeygamber.info
Paye Sanat