Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Hattat

Paye Haber - Hattat haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Hattat haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

HAT SANATI ve TARİHÇESİ Haber

HAT SANATI ve TARİHÇESİ

Arapça kökenli bir kelime olan Hat; çizgi, yazı, yol anlamına gelmekle beraber güzel yazı sanatı “hüsn-i hat” olarak da adlandırılır. Bu yazıyı icra edenlere ise Hattat denilmektedir. Hat sanatı, Hz. Ali (kv) döneminde başlamıştır. Peygamber Efendimizin(as) katipliğini yapan Hz. Ali (kv) ilk Hattatımız olarak bilinir. Yazının Piri olarak anılan Hz. Ali (kv), Kur’an-ı Kerim’i ilk yazı türümüz olan Kufi ile en güzel ve en doğru şekilde aktarabilmek için güzel bir üslup ile yazmaya gayret etmiştir. Böylelikle yazı o dönemden günümüze kadar gelişme göstermiştir.                Kur’an’ı Kerim’in yayılmasında büyük etkisi olan hat sanatı, güzeli arama çabasıyla İslam’ın güzelliklerini yazı ile ortaya koymuştur. Kur’an’a hizmet eden hat sanatı, aynı zamanda “cismani aletlerle yapılan ruhi bir hendesedir.’’ diye de tarif edilir.                         Göze ve ruha hitap eden Hat sanatı, içinde sabır, emek ve gayreti barındırarak mükemmele ulaşma çabasında olan tek sanat dalıdır. Hat sanatı eğitimi, geçmişten günümüze kadar usta-çırak veya hoca-talebe usulü ile öğretilir. Uzun soluklu olan hat sanatı, tek başına öğrenilip ilerleme kaydedilen bir sanat değildir. Mutlaka bir hocaya başvurarak usulüne uygun şekilde meşk edilmesi gerekir. Tercih edilen hoca bilgili, tecrübeli yani bu işte ehil biri olmalı. Çünkü talebenin hızlı yol alıp doğru ilerlemesinde hocanın rolü büyüktür. Hatta Hz. Ali(kv)’nin meşhur bir sözü vardır; “Hat üstadın taliminde gizlidir, onun kıvamı da çok meşk etmekledir, devamı ise İslam dini üzere olmaya bağlıdır…”                                         Hat sanatında önemli bir yeri olan hoca, bu yolda talebesini ilerletirken maddi manevi her şeyi aşılayıp hayatına başka bir pencere açar. Hoca talebe ilişkisi ebedidir. Eğitim süreci bitse bile devam eder. Bunun için de edep, saygı ve sevgi çerçevesinde devam ettirilmesi gerekir. Talebe hat sanatı serüvenine başlarken kapısını çaldığı hocasından izin alarak bu sanata talip olduğunu söyler. Talebini kabul eden hoca hat sanatından biraz bahsettikten sonra ilk ders olan Rabbi Yessir duasını yazar. Bu duayı yazma sebebi hem derse dua ile başlamak hem de öğrencinin sabrını, bu sanata olan isteği ve devamlılığını ölçmek içindir. Bu usul geçmişten günümüze böyle devam etmektedir. Sonra üstad, talebesine dersini yazar. Talebe takliden dersini çalışır ve hocasına gösterir. Hoca dersindeki yanlış yerlerini tekrar yazarak talebesinin meşkini kontrol eder. Böylelikle talebe başladığı uzun soluklu ve sabır isteyen bu serüvene ilk adımını atmış olur. Kısacası hat sanatı sonu olmayan uzun ve meşakkatli bir sanat dalı olduğu için hayatımızın merkezinde yer alması gerekir. Heves veya keyfi yapılmaz, severek ve isteyerek yapılması gereken bir sanattır. Bu sebepten dolayı hat sanatı kimseye zorla öğretilmez, gelen kişiye neden geldin gidene neden gittin denmez… Ömür boyunca devam edip insanın hayatına güzel bakmayı, ince düşünmeyi, sabırlı, hoşgörü ve mütevazılı olmayı  aşılayan en önemlisi Kur’an’la hemhal olup dinin inceliklerini önemsemeye büyük katkı sağlayan hat sanatı sadece yazıdan ibaret değil, nefis ve irade terbiyesini içinde barındıran ve birçok manalar içeren kıymetli bir sanattır… Esra Teşdoğ (Hattat) Kaynakça; Prof. Dr. Ali Alparslan Ünlü Türk Hattatları Dr. Süleyman Berk Devlet-i Aliyye’ den günümüze Hat sanatı TDV İslam Ansiklopedisi Kalem Güzeli Derin Tarih Hat Sanatı Paye Sanat

HATTAT MAHMUD CELALEDDİN EFENDİ KİMDİR Haber

HATTAT MAHMUD CELALEDDİN EFENDİ KİMDİR

MAHMUD CELALEDDİN EFENDİ   Yazılarında kendine has bir üslubu olan Mahmud Celaleddin Efendi, aslen Dağıstanlı’dır. Babası Şeyh Mehmet Efendi ile birlikte İstanbul’a göç etmiştir. Eyüp Nişancası’ndaki Şeyh Murad dergahına yerleşmiştir. Doğum tarihi tam olarak belli olmamakla birlikte 1188’de(1774) yazılmış mükemmel bir murakkası görüldüğünden 1163(1750) civarında doğduğu tahmin edilmekte. Herhangi bir memuriyette görev almadığı bilinmektedir, geçimini tümüyle yazıdan sağlamıştır. İlk derslerini Ak Molla Ömer Efendi ve Hoca Rasim Efendi’nin talebelerinden Abdüllatif Efendi’den almıştır. Daha sonra bu yolda ilerlemek amacıyla Yamakzade Salih Efendi’ye başvurmuş ve kimseye boyun eğmeyen karakteri sebebiyle ret cevabı almıştır. Sonrasında başvurduğu Ebubekir Raşid Efendi’den “İyi yazmak çok yazmaya mütevakkıftır.” cevabıyla geri çevrilmiştir. Fakat 23 Ramazan 1325 (10 Ekim 1907) tarihli İkdam gazetesinde hakkında neşredilen bir yazıda şöyle söylenmiştir: “En alelâde bir işte vakar ve temkin ile hareket eden Mahmud Celaleddin Efendi’nin bu hali o zaman yanlış anlaşılmıştı. Kalemi parmaklarına ram edip, harfinde bir başka letafet ibraz eden bu dahi de egoistlikten ziyade kat’i bir azim vardı. İşte bu kat’i azim egoizmine atfolunmuştur. Başkalarının delâlet ve vasıta ile kazanacağı olgunluğu hocasız elde ettiğinden bütün ömrünü yazı yazmaya haşr edip bu gayretin neticesi olarak büyük yazı üstatları sırasına dahil olma şerefini kazanmakla hattatlar arasında meşhur olmuştur…” Bu ifadelerden de anlıyoruz ki; şahsiyetindeki sert yapı hodgamlık olarak anlaşılsa da azim ve gayreti söz konusudur. Bu yaşananlardan sonra Mahmud Celaleddin Efendi adından sıkça söz ettirmiştir. Kendi kendisinin hocası olmuş, Şeyh Hamdullah ve Hafız Osman’ın yazılarını inceleyerek yazıda ilerlemiş ve günümüzde ekol sahibi olan hattatlar arasına adını yazdırmıştır. Ancak bu değerlendirmeyi doğru yapmak gerekir. Çünkü hat sanatı belli ölçü ve kaidelere bağlı bir disiplin olduğundan tek başına icra edilerek değil, bir hocanın rehberliğinde ilerleyerek öğrenilir. Hz. Ali (kv)’ye atfedilen “Hat sanatı hocanın taliminde gizlidir.” sözü bunun en güzel örneğidir. Bu nedenle Mahmud Celaleddin Efendi’nin ilk hocalarının adını zikretmek zorundayız. Mahmud Celaleddin Efendi Sülüs ve Nesih yazıda kendine has bir tavır geliştirmiştir. Ancak Celi Sülüste dönemin meşhur hattatlarından Mustafa Rakım Efendi tavrının yanında çok tutunamamış, harfleri çok donuk ve küt kalmıştır. Sultan Abdülmecid’in, Mahmud Celaleddin’in öğrencilerinden olan Mehmet Tahir Efendi’den ders alması sebebiyle padişah sevkiyle Mahmud Celaleddin yolunda eserler verilmiştir. Ancak padişahın vefatıyla bu yol terk edilmiştir. Diğer hattatlardan farklı olarak Mahmud Celaleddin eserlerinde tarih kullanmamış, imzasını farklı yerlere atmıştır. Uğur Derman’dan nakille ilk başlarda eserlerinde ‘Mahmudü-l mevdud’ imzasını kullandığını biliyoruz. Mahmud Celaleddin Efendi’nin Mushaflar yanında hilye ve kıt’a formunda eserleri de vardır. Eyüp’teki Mihrişah Sultan Türbesi Celi Sülüsle yazılmış olan iç kuşak yazısı Mahmud Celaleddin Efendi’ye aittir. Ayrıca İstanbul’un bazı yerlerinde imzasını taşıyan mezar taşları mevcuttur. Hicri 1245/1819 yılında vefat etmiştir. Eyüp Nişancı Şeyh Murad dergahına defnedilmiştir. Mezarının yeri belli olmasada kabir taşı hala dergahta muhafaza edilmektedir. Mezar taşı kitabesi şöyledir: ‘Hüve-l Hayyü’l-Baki Meşayih-i Hattatin’den Cennetmekan merhum ve mağfur Mahmud Celaleddin Efendi’nin Ruhu için el-Fatiha Sene 1245’ Kübra GÜL Hattat Kaynakça Derin Tarih Hat Sanatı Özel Sayısı Devlet-i Aliyye’den Günümüze Hat Sanatı, Dr.Süleyman BERK Ünlü Türk Hattatları, Ali Alparslan kalemguzeli.org

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.