Sanat kelimesi arapça kökenli bir kelimedir. Sana’a kökünden gelen “yapmak, üretmek” manasına gelen bir mastardır.
Picasso sanatı; “sanatsal eylemi, doğayı görüntülerinden anlayan temsili bir ifade şeklinde kabul eden kendisinden önceki sanat anlayışını tümüyle dönüştürerek sanatı, sanatçının doğayı kendisinde taklit etmesiyle sonuçlanan bir “oluşagelme” olarak yeniden tanımlarken Tolstoy’a göre ise; sanatı doğru bir şekilde tanımlamak için öncelikle onu haz alınan bir şey olarak görmeye son vermek ve insan hayatının koşullarından biri olarak değerlendirmek gereklidir”.
Sanatın geçmişi tarih öncesine dayanıyor. Hatta sanatın insanla yaşıt olduğunu söyleyebiliriz. Sanat, insanın “var” olduğu her dönem/devirde gelişmeye devam etmiştir. Geliştikçe değişmiş, değiştikçe daha estetik bir hale bürünmüştür. Günümüzde de bu değişim ve dönüşümüne devam etmektedir. Sanatın insanları düşünmeye sevk eden görünmeyen ama hissedilen bir dili var. Sanatın bu dilini iyi veya kötü şekilde kullanmakta sanatçıların elinde.
Sanat, ardında gizlediği hakikat ile verdiği manayla ait olduğu çağı, toplumu, medeniyeti, kültürü, yaşayışı yansıtan bir anlatım dilidir. Bu dili etkili kullanmanın en esas yolu ise İslam sanatlarının tevhid ilkesine vakıf olmaktır. Çokluk içinde birliğe doğru, bütünleştirici tavır ile aslolan zirve noktasına muhatabını ulaştırmaktır.
Vücudumuz için ekmek ve su ne kadar mühimse ruhumuz içinde sanat o kadar mühim olduğu kanaatindeyim. Sanat, ruhun gıdasıdır.