1- Yakup Hocam kendinizden bahseder misiniz?
39 yaşındayım, İstanbul’da yaşıyorum. Aslen Iğdırlıyım. Ortaokul ve lise dönemlerinde dışarıdaydım, çalışma hayatına erken başlamıştım. Çok renkli, abartılacak bir hayatım yok, basit yaşıyorum. Güzel olan her şeyden keyif alıyorum.
2- Kaligrafi Sanatına olan ilginiz, merakınız nereden geliyor?
Sokak sanatçıları olurdu, onları izlerken çok özenirdim. Kaldırımda oturup saatlerce izlediğimi bilirim. Onlara bakıp yazılarını kağıda yazarak taklit ederdim, sonra okulda verilen yıllık ödev kapaklarına süslemeye çalışırdım. Bunun sanat olduğunu bilmeden yapıyordum.
Bu süreçte resim öğretmenim bunun farkına varmıştı. Bir gün benden resim çizmemi rica etti. Çizdiğim resmi görünce sendeki bu yeteneği keşfetmemiz lazım, resim kursuna devam et, demişti.
Askerlikten sonra grafiti sanatıyla tanıştım. Sokakta her yerde yazılar yazılıyordu, arkadaşlarım vesilesiyle o işe girmiştim.
Ta o süreçlerde uğraşırken, kaligrafiyle yolum kesişti. Bir hocamızı Sultanahmet’te, stantta yazı yazarken gördüm. Daha güzel geldi bana. Daha disiplinliydi, hoşuma gitmişti.
Grafiti sanatından sonra kaligrafi arayışım başladı. Bu dediğim de yaklaşık 2-3 yıl sürdü. Çünkü o dönemlerde bildiğim bir hoca yoktu. Sayılı kişilerden olan Murat Ünver hocamız vardı. Bu vesileyle bir yerden başlama fırsatımız oldu. Başladım ve 10 yılı aşkın süredir de devam ediyorum.
İyi ki başlamışım. Yazı olmasaydı acaba ne yapardım?
Gerçekten farklı bir duygu. Çünkü yazı farklı bir iletişim aracı. Hayatımın bir parçası oldu. Çok yorulduğum, çok hırpalandığım zamanlar oldu. O 10 yıllık süreçte gerçekten çok zorluk çektik. Pişman değilim. İyi ki olmuş, iyi ki buradayım diyorum.
Harflerin büyüsüne kapılıp buraya kadar geldik.
3- Kaligrafi sanatını hangi Hoca/Hocalardan öğrendiniz? Eğitim süreciniz nasıl geçti? Biraz bahseder misiniz?
Eğitim sürecim çok çetrefilli gelişti.
Sabit bir hoca ismi veremiyorum çünkü öyle dizinin dibine oturup da usta-çırak ekolünde eğitim alma imkanım olmadı. Farklı hocalardan eğitimler alıp istifade ettim.
Yazı sanatına 2010’lu yıllarda başladım. Sürekli bir arayış vardı. Farklı hocalardan görüp biraz eğitim alıp başka bir hocaya geçiyorduk. O dönemlerde hocalarda da yetkinlik çok azdı. Bırakın hoca bulmayı, malzeme bulamıyorduk.
Bünyamin Kınacı o dönemlerde bana çok destek oldu. Fatih Çelik, Şenol Özdemir, Erhan Olcay Hocalarımdan çok istifade ettim.
Hz. Ali (kv) ’nin meşhur bir sözü vardır:
“Bana bir harf öğretenin, kırk yıl kölesi olurum.’’
Allah hepsinden razı olsun, hepsinden istifade ettik.
4- Eğitim süreciniz hep yüz yüze mi ilerledi yoksa çevrimiçi eğitim aldığınız zamanlar da oldu mu?
Tamamen yüz yüze ders aldım. Yeri geliyor Ankara'ya gidiyordum, iki gün orada ders alıyordum. Yeri geliyordu İstanbul’daki bir hocanın yanına gidip ders alıyordum. Yani sürekli gidiş-geliş yapıyordum.
5- Ne tür projeler yaptınız? Çalışırken genelde hangi hususları göz önünde bulunduruyorsunuz?
Yurt içinde farklı farklı sergilere katıldık…
Benim bir şahsi sergi hayalim var. Onun için biraz daha zamanım var, hazırlıklarını yapıyorum.
Şu an, tamamen kendimi eğitim alanına adadım. Allah ömrü vefa verirse bir şeyler yapmaya çalışacağız. Uluslararası jürili sergiler vardı, onlara katıldım. Onun haricinde PenFest gibi farklı organizasyonlarda yazıyı tanıtmak için çalıştım. Bunun yanında eğitim atölyeleri, workshoplar vs oluşturdum.
Şu an için bu sanatın gerçekten yayılmaya ihtiyacının olduğunu düşünüyorum. Birilerine öğretilmeye ihtiyacı var ve bunun için de öğreten kişinin önce kendisi iyi öğrenmeli. Kendisini bu alanda gerçekten iyi yetiştirmeli ki bir şeyler aktarabilsin. Ben de 5 yıldır tamamen bunun için çalışıyorum diyebilirim.
Yaklaşık 10-14 yazı karakteri yazabilecek, eğitimini verebilecek seviyede kendimi geliştirmeye çalıştım. Yurt dışından, yurt içinden hocalardan eğitimler almaya çalıştım. Biraz daha sürem var. Yapmam gereken bazı şeyler daha var.
Bizim amacımız çalışmalarda, dışardan Avrupa'dan bakan insanların da anlayabileceği, onların da kendine bir etkileşim sağlayabileceği çalışmalar ortaya çıkarmak. Öncelikle bunu başarmak zorundayız. Bunu başarabilmek için de doğru noktadan başlamak lazım.
Kişilere becerilerini kazanmaları ya da becerilerini keşfetmeleri için desteklerde bulunuyoruz. Daha sonrasında aynı yöne bakan, aynı dili konuşan, aynı sanat seven kişiler arasında topluluklar oluşturup bir araya getirmeye çalışıyorum. Yüz yüze aktif olarak buluşmalar sağlıyoruz. Hepimiz bir araya geliyoruz. O günün tamamen muhabbeti mürekkep, kalem, kağıt, yazı…
Bu toplulukları daha sık, daha fazla bir araya getirmek için uğraşıyoruz.
6- Kaligrafi sanatı Türkiye’de şu an ne durumda, nasıl ilerliyor?
Şu an çok iyi.
Gerçekten ilgi duyan çok kişi var. İnsanların artık yavaş yavaş ilgisini kazanmaya başladı. Artık çoğu kişi harflerin, mürekkebin, kalemin büyüsüne kapıldı gidiyor…
2018’den beri resmi olarak eğitmenlik yapıyorum. 12 yıl öncesinden bugüne kadar baktığımız zaman talep çok fazla. Eskiden daha çok hobi amaçlı yapan insanlar vardı. Şu an bu sanatı daha ciddiye alıp uğraşanlar oluyor ve sayıları git gide artıyor. Bu sevindirici bir olay, bu da bizi kamçılıyor, daha fazla çalışma gayreti içine giriyoruz. Son zamanlarda biraz daha gündeme geldi diyebilirim.
7- İleriye dönük ne tür hedefleriniz var?
İleriye dönük çok hedeflerim var.
Benim aslında amacım bu estetiği herkese yaymak, insanların bu duyguyu hissetmesini sağlamak. Bunları yaparken de aslında insanlara bu estetiği ilk başta bir sunmak lazım. Estetiğin varlığını sergilerle göstermeye çalışıyoruz. İnsanların kendi becerilerini ortaya çıkarması için topluluklar oluşturup insanları bir araya getirmeye çalışıyorum.
Bu deneyimleri ve kültürleri birbirine aktarmak sadece Türkiye ile sınırlı kalmayıp böyle sınırları aşan bir proje başlatmak istiyorum. Sanatseverlere ilham vermek, yeni bireylerin yetişmesini sağlamak… Bunun gibi birçok hedeflerim var.
Bakın Avrupa'da da takip ettiğim saygı değer insanlar var. Kendi yazıları, kendi kültürleri olmasına rağmen bizim ülkemizde birçok kişi onlardan çok daha iyi yazıyorlar.
Kaligrafiyi daha büyük bir kitleye ulaştırmak adına kültür bakanlığıyla güzel bir başlangıç yapmış oldum. Gerçekten bu Türkiye'de kaligrafi için büyük bir adım. İleride bunun birçok faydasını göreceğiz. Çünkü daha düne kadar kaligrafi tanınmayan bir şeyken, bugün eğitimini tamamlamış öğrencilere Kültür Bakanlığı onaylı sertifikalar veriliyor. Bu güzel bir olgu, bunun mimarı olmak, bunu başlatabilmekte benim için büyük bir gururdur.
Türkiye'ye sertifikasyon işini de getirmeyi istiyoruz. Bir kaligrafın bu işi öğrendikten sonra bir yerlerde rahat eğitim verebileceği ya da iş yeri açma konusunda farklı alanlarda önünün açık olabileceği inovasyonları da Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak getirtmek istiyoruz. Bunun için de çalışmalarım var. Tabii iş bürokraside bitiyor. Biraz sıkıntılı süreçler, o süreçleri başarıyla atlatabilirsek çok güzel olacak. Çünkü biz bugün sertifika almak için klasa gönderiyoruz yurt dışına. Bunu Türkiye'de kendimiz de yapabiliriz.
Amacım kaligrafinin Türkiye'de çok iyi bir noktaya gelmesi. Karınca misali yola çıktık. En azından safımız belli, yolumuz belli, gittiği yere kadar gideceğiz.
8- Kaligrafi sanatıyla uğraşanlara veya yeni başlayacak olanlara tavsiyeleriniz nelerdir?
Her şeyden önce doğru eğitmenle başlasınlar yazıya. Çünkü burada gözü, zihni ve eli terbiye ediyorsunuz. Doğru eğitim almak lazım. Aksi takdirde bunlar çok kötü sonuçlar doğurabiliyor. Verilen zamana, emeğe yazık. İmkanlar dahilinde iyi bir şey çıkarabilmek için doğru malzemeyle yapmak lazım.
Ben de “3 S” kuralı var;
Sevmek,
Sabretmek ve
Süreklilik…
Önce sevmek lazım. Bir şeyi seviyorsanız kusurları size görünmez. Çünkü bu çok meşakkatli bir süreç. Yeri gelecek uykusuz kalacaksın. Yeri gelecek yemek yemeyeceksin. Yeri gelecek bir eğlenceye, aktiviteye gitmeyecek katılmayacaksın. Eğer kendini geliştirmek istiyorsan bir şeylerden feda etmen lazım. Bu işlerin hepsine katlanabilmek için gerçekten aşık olmak lazım.
Sonra da sabretmek lazım bu meşakkatlere.
En son da bu meşakkatlerin üzerine de sürekli olarak çalışmak lazım. Çünkü elle yapılan sanatların hepsi nankör, yazmayı bıraktığınız zaman o da sizi bırakır. O yüzden sürekli tekrar etmek gerekiyor. Yeni şeyleri denemekten korkmayın.
Yani toparlayacak olursak doğru eğitmen, sevmek, sabretmek, süreklilik ve doğru malzeme. Bu iş için biçilmiş kaftan.
9- Herkes Kaligrafi yazabilir mi?
Yediden yetmişe herkes yazı yazabilir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Benim şu an 67 yaşında bir öğrencim var. Muazzam yazılar yazıyor. Yeteneği disiplin ile birleştirirseniz yolunuzu biraz daha kısaltır aksi takdirde disiplinsiz bir yetenek pek bir işe yaramıyor. Bunu da birçok kez görmüş olduk.
10- Sizi en çok etkileyen kitap ismi diye sorsam, aklınıza ilk hangi kitap gelir?
İlk aklıma gelen kitap Esrarengiz Oduncular Paul J. Bonzon'un kitabıydı. Son dönemlerde okuduğum kitap İçindeki Devi Uyandır. Bunların dışında kaligrafi kitaplarını okumayı çok seviyorum.
Söyleyeceklerim bu şekilde, teşekkür ederim.
Sizinle sohbet etmek çok keyifliydi. Paye Haber’e vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.
Hazırlayan:
Seleme DEVECİ
(Paye Haber Editörü)