Yılların eskitmeye güç yetiremediği ramazan davulcuları günümüzde her semtte olmasa da birçok yerde varlığını sürdürüyor. Günümüzde gelişen teknolojiyle beraber davulculara gerek kalınmıyor gibi görülse de davulun ve davulcuların yeri bir başkadır.
Ramazan davulcularının tarihi çok eskiye dayanmaktadır. Geçmişte davul sadece sahur vaktinde insanları uyandırmak için çalınmazdı. Farklı amaçlarda da çalınırdı. Baktığımızda, Evliya Çelebi 17. yüzyılda kervansarayların, sur ve şehir kapılarının belirli saatlerde “derbend davulu” ile kapatıldığını aktarmaktadır.
Osmanlı döneminde ramazan davulcuları genellikle bekçiler olurdu. Hatta o dönemin en çok para kazandıran işlerinden biriydi davul çalmak. Öyle ki memurlar yarım gün çalışıp akşam da sokak sokak gezip davul çalarlardı. İnsanları sahura kaldırırken her evin önünde o ev ile alakalı espriyle karışık mani okurlardı. Hastası olan evlere ise camlarının önüne sarı çiçek bırakılırdı. Sarı çiçeği görenler o evde bir hastanın olduğunu bilir ve ona göre davranırlardı.
Pekii hangi maniler okunurdu?
Ramazan davulcularının okuduğu maniler genellikle sekiz heceli dörtlükten oluşan manilerdi. Dörtlükler arasındaki anlam bütünlüğü her zaman korunurdu.
Okunan manilerden:
Hakk’tan bize geldi ihsan
Müşkil işler oldu asan
Bu gecemiz ibtidadır
Ey mah-ı sultan merhaba
Hakk’ın bize ihsanısın
Hem ayların sultanısın
Sen bir saadet kanısın
Ey mah-ı sultan merhaba
Ramazan davulcuları iftar ve teravih arasında davul çaldıkları sokakları dolaşır bahşiş ve hediyelerini toplarlardı. Genelde uçlarına bahşiş bağlanmış bohça, kumaş ve tülbent gibi şeyler hediye edilirdi onlara.
Seleme Deveci
(Paye Haber Editörü)